Bir Bütüncül Gelişim Kılavuzu Olarak Mesnevi

Mevlânâ Celaleddin-i Rûmî, Anadolu’da yedi asır önce yaşamış olsa da, bugün de evrensel yol göstericiliğini ve yaşam kılavuzluğunu sürdürüyor. Bunu, adeta bir bütüncül gelişim kılavuzu olan Mesnevi adlı şaheseri ile yapıyor. O, yaşadığı dönemde,
“Bizden sonra Mesnevî rehberlik edecek ve arayanlara doğru yolu gösterecek; onları yönetecek ve onlara önderlik edecektir.” demişti.
İşte, Mevlâna’nın ölümünün üzerinden geçen bunca zamana rağmen bu söz hâlâ geçerliliğini sürdürmektedir.

Mevlananın Dilinden Mesnevi
Mesnevi kitaptan da öte bir şey, insanın hayatının orta yerine konan, onu her yönden saran, bilim ve gönül kanatlarıyla uçuran gerçek bir uçuş pisti… Mevlânâ bu gerçeği daha o günden şu sözlerle çarpıcı bir şekilde vurguluyor: Okumaya devam et “Bir Bütüncül Gelişim Kılavuzu Olarak Mesnevi”

Bilim Dünyasından Gönül Semasına Bir Zümrüdü Anka-2

6. Hayatınızda ve üslubunuzda aşk anahtar bir kavram. Sizce önemli olan sürekli aşk halinde yaşamak mı, yoksa eylem ve tecrübelerimizde aşkı tadabilmek mi?

Şöyle; Rabbül Alemin Hz. Peygamberi sevdiği için kainatı yarattı. Yani kâinatın yaratılışındaki sebep aşktır. Allah ilk kulu ve ilk peygamberi olarak Resulünün ruhunu yarattı. Ona duyduğu aşk sayesinde de, bizler bu maceranın birer şahidi haline geldik. Yani varlığın başlangıcında ve bence sonunda da aşk var. Dolayısıyla biz de, bu maceranın bu gün yaşayan birer parçası olarak, aşkı çok iyi anlamak mecburiyetindeyiz. Ben kendim için şöyle bir tabir kullanırım “Zümrüd-ü Ankasıyım aşkın” yani “Ben hep yanarım, kül olurum fakat küllerimden yeniden doğarım”. Bu süreç benim hayatımda çok defa yaşamış olduğum bir tecrübedir. Bu sadece karşı cinsten olan bir insana duyulan cazibe değil, elbette ki o da önemli. Çünkü insanın insana aşkı, bir kadının erkeğe aşkı veya bir erkeğin bir kadına aşkı önemli, bu sayede varlık devam ediyor. O açıdan ben aşka çok büyük saygı duyarım. Evliliklerin mutlaka aşk üzerine kurulması gerektiğini düşünürüm. Gerçi denir ki, aşkın kötüsü üç ay, iyisi üç yıl sürer. Okumaya devam et “Bilim Dünyasından Gönül Semasına Bir Zümrüdü Anka-2”

Bilim Dünyasından Gönül Semasına Bir Zümrüdü Anka-Ümit Meriç

Röportaj köşemizin bu haftaki konuğu Ümit Meriç hocamız. Onun için klasik bir sunuş yazısı şöyle olabilirdi: 16 Aralık 1946 tarihinde İstanbul Üsküdar‘da doğdu. Çamlıca Kız Lisesi mezunu. İstanbul Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümünü bitirdi. Aynı bölüme asistan oldu. Profesörlüğe kadar yükseldi. Aynı bölümde Kurumlar Sosyolojisi Anabilim Dalı ve Bölüm Başkanı olarak görev yaptı. Bir kız çocuğu annesidir. Ancak, bunun yerine biz onun sıra dışı yaşam serüvenini, kendi eserlerinden, konuşmalarından hareketle farklı bir anlatımla paylaşmayı tercih ediyoruz.

Ümit Meriç kimdir? diye sorulduğunda,  kendisi için “Yunus’un ifadesiyle “ her dem yeni doğarız bizden kim usanası”  diyenlerdenim. Ümit Meriç ile her gün yeniden tanışıyorum. Çünkü donmuş kalmış bir Ümit Meriç yok, oluşmakta olan bir Ümit Meriç var”, demekte. Üniversite hocalığının ve entelektüel birikiminin gölgesine sığınarak, kendini tekrar edenlerden olmadığını, bulanmadan, donmadan akarak yaşadığı zengin ve derin deneyimleri bizlerle paylaşarak göstermektedir. Okumaya devam et “Bilim Dünyasından Gönül Semasına Bir Zümrüdü Anka-Ümit Meriç”